Wageningen’den araştırmacılar, uluslararası platform Plant2Food aracılığıyla bir milyon euro hibe aldı. Bu fonla, bitki bazlı ürünlerdeki patojenik bakterileri genetik olarak karakterize edecek, büyümelerini ve davranışlarını haritalayacaklar. Bu araştırma üreticilerin ürünlerindeki zararlı mikroorganizmaları kontrol etmelerine yardımcı olmayı amaçlamaktadır.
GRASP (Bitki bazlı gıdaların Genomik Güdümlü Risk Değerlendirmesi) adı verilen çalışma, özellikle süt ürünleri ve alternatifleri de dahil olmak üzere yeni bitki bazlı ürünlerin güvenliğine odaklanmaktadır. Gıda Mikrobiyolojisi Profesörü Heidy den Besten;
“Bitki bazlı peynir ve süt alternatifleri gibi hem hibrit hem de tamamen bitki bazlı ürünlere doğru bir pazar kayması görüyoruz” diyor. Bu değişim, tüketici tercihleri ve gıda şirketlerinin hem geleneksel hem de yeni üretim hatlarını destekleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Yok edilemez sporlar Ancak yulaf, bezelye ve badem gibi bitki bazlı hammaddeler toksin üreten zararlı bakteriler içerebilir. Örneğin bakteri Bacillus cereus ishal ve mide bulantısına, Clostridium botulinum ise felce neden olur. Bu iki bakteri türü özellikle tehlikelidir çünkü sıcak ve soğuk gibi aşırı koşullara dayanabilen bir tür uyuyan hücre olan sporları oluştururlar. Uygun koşullar altında, sporlar canlı, büyüyen bakteriler oluşturmak için filizlenir. Bu, pastörizasyondan kurtulmalarını ve gıda ürünlerine girmelerini sağlar.
Alt grupları karakterize etme Tüm bakteriler aşırı koşullar altında aynı şekilde davranmaz. Tek bir bakteri türünde bile varyasyon vardır. Den Besten, “Bazı alt gruplar ısıya dayanıklıdır, diğerleri ise buzdolabında olduğu gibi düşük sıcaklıklarda iyi büyür” diye açıklıyor. “Tüm alt gruplara aynı şekilde davranırsak, davranışlarını tahmin etmek zorlaşır.” Bu nedenle araştırma ekibi, Bacillus cereus ve Clostridium botulinum‘u genetik olarak alt gruplara ayırmayı ve büyümelerini belirlemeyi amaçlıyor. “Bu, belirli koşullar altında hangi alt grupların sorunlu olduğunu ve bunları nasıl kontrol edeceğimizi değerlendirmemizi sağlayacaktır.” Nihai amaç, üreticilerin patojenlerin büyümesini en aza indirmek ve ürünün raf ömrünü tahmin etmek için üretim süreçlerini simüle etmelerini sağlayan bir araç geliştirmektir.
İşbirliği Proje, Danimarka Teknik Üniversitesi (DTU), Danimarka Gıda ve Tüketici ürün güvenliği Kurumu, gıda şirketleri ve ürün denetimleri yapan şirketler de dahil olmak üzere çeşitli ortaklarla işbirliği yapmaktadır. Hibe ile, Danimarkalı araştırmacılar ile birlikte, bir doktora öğrencisi, bir postdoc (doktora sonrası) ve projeye iki analist atayacaktır. “Danes, Bacillus cereus‘u araştırırken bakteri Clostridium botulinum‘a odaklanacak,” diyor.
Plant 2 Food Bu araştırma, sürdürülebilir, bitki temelli bir gıda sistemine geçişi hızlandırmak için endüstri ve akademiyi bir araya getiren bir işbirliği olan Plant 2 Food aracılığıyla finanse edilmektedir. Plant 2 Food’un önümüzdeki üç yıl için Danimarka’daki büyük bir özel bilimsel araştırma fonu olan Novo Nordisk Vakfı’ndan 27 milyon euro ödeneği mevcut
“Tüm alt gruplara aynı şekilde davranırsak, davranışlarını tahmin etmek zorlaşır.”